8 Mart Dünya Kadınlar Mücadele Günü vesilesiyle Mart’ın ilk haftası dünya çapında pek çok yürüyüş ve gösteri düzenlenecek. 8 Mart’a 1911’den günümüze sosyalist ve devrimci kadınların uzun süreli mücadeleleri damgasını vurmuş. 8 Mart bu yönüyle kadınlara yönelik uygulanan sistematik baskı, sömürü, şiddet ve kadın cinayetleri ve buna karşı yürütülen direnişin simgesi olmuştur.
Almanya’da her üç günde bir kadın erkek arkadaşı, evli olduğu erkek, babası veya erkek kardeşi tarafından öldürülüyor. Geçtiğimiz yıl 104 kadın bu şekilde öldürüldü. Avusturya’da 29, İsviçre’de ise 21 kadın katledildi. Türkiye’de ise vahşet kadın adeta kırımına dönüşmüş, katledilenlerin sayısı 416’ya yükselmiştir. Dünya’nın diğer ucu Meksika’da da her gün 10 kadın cinayeti işlenmektedir.
Dünya çapında, kadınlar kesişimselliğe maruz kalmaktadır. Kadınlar, lezbiyenler, interseksueller, Non-binary, trans ve agenderler her gün şiddete maruz kalıyor, transfobi saldırıya uğruyor. Mülteci kadınlar veya göç geçmişi olan insanlar ırkçı saldırılara uğruyor. Kadınlara hala erkeklere göre eşit emeğe rağmen daha az maaş veriliyor. Egemen sınıf kadını ucuz ve esnek emek olarak sömürüyor. Ev içi emeği, çocuk ve aile bakımı kadına biçilmiş rol olarak tanımlanıyor ve ağırlıklı olarak kadın tarafından ücretsiz olarak yapılmaktadır. Bu anlamda kadınlar çifte sömürüye – ekonomik sömürüye, ki burada erkek egemenliği altındaki sömürü dahil ve kadına özgü biçilmiş roller doğrultusundaki sömürüye – maruz kalmaktadır.
Kadınlara yönelik sistematik ayrımcılık, sömürü ve baskı doğal ya da tesadüfen ortaya çıkmadı, kapitalist ve ataerkil güç ilişkilerine dayanmaktadır. Kadınlara yönelik tarihsel gelişen patriarkal, cinsel baskı ve eşitsizlik günümüzde hükmünü sürdürmeye devam eden erkek egemenliği üzerinden kendini üretmektedir. Ayrımcılığı ve cinsler arasındaki eşitsizliği sebep olan kapitalizm, patriarkarı baskı unsuru olarak kullanır ve bundan başta ekonomik çıkar olmak üzere faydalanır.
Kadın mücadelesini ileriye taşıyan sosyalist Clara Zetkin sistemin sadece belirli şeylerini değiştirmenin yeterli olmadığını, kapitalist sistemin tamamen kaldırılması gerektiğini vurgulamıştı: “Kadınlar Günü’nün sadece kadın cinsiyetinin siyasi eşitsizliği için parlak bir gösteri değil, aynı zamanda kapitalizme karşı bir isyanın, hükümetin, egemenlerin ve ona hizmet eden tüm gericilere karşı tutkulu bir savaş ilanının ifadesi olmasını sağlamalıyız.”
Kapitalizm ve sınıflı toplum devrilmediği sürece kadına yönelik baskı ve sömürü devam edecektir ve kadınların özgürleşmesi mümkün olmayacaktır, aynı zamanda kadınlar özgürleşmedikleri sürece, kapitalizm ve sınıflı toplum devrilemez. Kadınların özgürleşmesi mücadelesi aynı zamanda sosyalizm için yürütülen ortak mücadeleyi de kapsar. Bu sebeple ataerkil zihniyeti ve yarattığı tahribat erkekler tarafından da kabul edilmeli. İşçi sınıfı, Devrimci hareket ve yaşamın her alanında kutuplaşmaya sebep olan cinsiyetçi zihniyet açığa çıkarılmalı ve kaldırılmalıdır. Kadın mücadelesi, mutlak kadınların öncülüğünde yürütülmesi gereken bir mücadele olma şartıyla, tüm işçi sınıfının kapitalizme karşı birleşik devrimci mücadelesiyle yürütülmelidir. “Kadın sorusu ve buna bağlı karmaşık sorunlara dair, kurtuluş toplumsal tepkide değil, toplumsal devrimde yatmaktadır” Clara Zetkin.
8 Mart Dünya Kadınlar Mücadele Günü kapsamında tüm kadınları ve erkekleri, cinsiyetçilik, ırkçılık, ataerkil ve kapitalist yapıların olmadığı bir toplum için mücadeleye katılmaya çağırıyoruz. Dünya çapında patriarkara, tahakküm ve sömürü stratejilerine karşı, sosyalizmi inşa etmek için direnişe geçelim. “Sosyalizm olmadan kadınların özgürleşmesi olamaz – kadınların özgürleşmesi olmadan sosyalizm olamaz.” – Alexandra Kollontai
Cins baskısına karşı direnişe geç!
Sınıf olarak savaş, Patriarkayı parçala!
Socialist Youth Movement (SYM)