Kasım 1914’te Osmanlı imparatorluğu 1. Dünya savaşı’na girerek balkanlardaki kaybettiği toprakları tekrardan kazanmak ve asıl hedefi olan anadoluyu turancılık ideolojisi adı altında türkleştirme gayesini başarmaktı. Gelişen ermeni halkının örgütlenmesi imparatorluk içerisindeki Ittihad ve Terrakki hükumeti için büyük bir tehlike barındırıyordu.
Bir çok ermeni aydını sürgün vb koşullarda yok edilerek katliamin starti verilmis, Rusya imparatorluğu ile işbirliği yapıyor bahaneleri üzerine asıl hedefi olan etnik temizliğe girilmiştir. Anadolunun kadim halkı 1915 yılında sürgüne zorlanarak, 1,5 milyon insanın katliamı gerçekleştirilmiştir. Ermeni halkına asimilasyon politikası uygulanarak dillerinden, inançlarından koparılmaya calisılışılmıştır. Bugün 24 nisan T.C devletinin katliamlar ve etnik temizlik üzerine kurulduğunu bizlere göstermektedir. Bunun devamında; Patnos haklarının etnik temizliği ve bugün kürt halkına yapılan etnik temizlik girişimleri, T.C devletinin dünden bugüne değin soykırımcı yapısının esas stratejisi olduğunu göstermektedir. Bu konuda başta önderimiz Kaypakkaya ve yoldaşlarının tezleri T.C faşizmini teşhir ederek 24 nisanın kızıl bayrağını göklere çekmesi bugün itibariyle fasizme karsi olan mücadelimizin temel hatlarından birtanesi. Ermeni halkı başta olmak üzere bir çok etnik ulustan olan halklarımızın katliamlarına karşı 24 nisan mücadele ve katliamların hesabını sorma günüdür. Anadolunun kadim halklarıyla ile bütünleşmenin bilinciyle gasp edilen haklarımız ulusal sınırlar içerisinde yok edilmeye çalışılan rengimiz, kültürümüz, dilimiz, kimliğimiz adına kapitalizmi devir sosyalizmi yaşat)
karşı ayaklandığında, hükümet 20. Yüzyılın en kanlı biçimiyle karşılık verdi: 1,5 milyon insanı katletti, yüzbinlercesini yaşadıkları topraklardan sürdü, kadınlara ve çocuklara tecavüz etti, mal varlıklarına el koydu. Aradan geçen 106 yılda tüm ıspatlara rağmen Cumhuriyetin ilk günkü gibi yaşanan soykırımı kabul etmediği gibi inkar etme politikası devam etmektedir.
Soykırım Ittihad ve Terrakki Cem’iyetin yönetiminde Envar Paşa, Cemal Paşa ve Talat bey liderliğinde sürdürüldü. İlk olarak 24 Nisan 1915 günü İstanbul’da, aralarında milletvekillerin, yazarların, gazetecilerin, öğretmenlerin ve tüccarların bulunduğu yaklaşık 250 Ermeni tutuklandı ve katledildi. Ardından ermeniler çoğunlukla yaşadıkları anadoludan sürgüne zorlandı. Osmanlılar, müslüman devletinin devamı icin 1,5 Milyon Ermeni’yi katletmistir. Binyıllardır yaşadıkları anadoluda Hristiyan topluluguna karsi nefret ve kanlı siyaset dönemi hayata geçirili vermişti. Mülkiyet ve Kültürel değerlerine el konuldu. Tek ulus, tek Din adına sürdürülen katliamda Rumlar ve Süryaniler de imha edildi.
Türkiye bu soykırımda yalnız değildi. Birinci Dünya Savaşı’nda Türklerle birlik olan dönemin Almanya Kraliyeti kendi savaş çıkarları ve menfaatları uğruna soykırıma göz yumdu ve açıktan dedteklerini sundu. Alman devlet temsilcileri, askerleri soykırıma tanıklık etti, birlikte planladı ve engel olmadıkları gibi izledi. Tıpki Türk devleti gibi Alman devleti de hala tarihteki rollerini üstlenmiyor ve suç ortaklığına devam ediyor.
Birinci Dünya savaşı Osmanlı Devletinin yenilgisiyle sonuçlandığında 17 asker ve siyasetçilerden oluşan yetkililer idama mahkum edilsede, sadece 3’ünün idamı gerçekleştirildi. Ülkenin başına geçen faşist Türkiye Cumhuriyeti lideri Mustafa Kemal ise soykırımdan yargılanan tüm suçlulara af getirdi. Soykırımın başını çeken Envar Paşa, Cemal Paşa ve Talat bey suç ortakları olan Almanya’ya sığındı.
Tarihte yaşananlar bugün yeryüzünde var olan yönetme biçimlerinin özetidir. Sonraki yıllardan günümüze kadar milliyetçi ve tek uluslu Türkiye-Devleti kürt, rum, pantos yunanlıları vb. azınlıkta olan toplumların üzerindeki baskı ve ötekileştirme politikalarına devam etti ve hala devam etmektedir. Ulusalcı ideolojinin arkasına sığınarak, daha sonraları 1937’de Dersim katliamınında görüldüğü üzere ve hala devam eden Kürtleri yaşam hakkı tanımama anlayışı varlığını koruyor. Tıpkı 1940-1945 yıllarında Nazi rejimi sırasında katledilen 6 milyon Yahudiler gibi. Kapitalizm yarattığı bu sistemin temel döngüsünde ırkçılığı araç haline getirerek, ekonomik çıkar doğrultusunda tarihi, kültürleri yok ediyor. Evrensel şekliyle kendini var eden ırkçı zihniyeti, tarihsel süreçten günümüze toplumlar arasındaki kutuplaştırmayı derinleştirdiği gibi, eşitsizliği, adaletsizliği, baskı, zulüm ve insanları yapay ayrımlarla birbirinden „alt-üst“, „ezen-ezilen“ olarak sınıflandırıyor. Tam da bu anlamda kapitalist sistemin yarattığı bu ayrımcı, yok etme gaspına karşı örgütlü mücadeleyi büyütmeli, ırkçı, milliyetçi „fikirleri“ mahkum etmeliyiz. Gasp edilen haklarımız, ulusal sınırlar içerisinde yok edilmeye çalışılan rengimiz, kültürümüz, dilimiz, kimliğimiz adına kapitalizmi devir, sosyalizmi yaşat.
Yaşasın Ulusların Kendi Kader Tayin Hakkı!
Kahrolsun Milli Baskı!
Yaşasın Halkların Eşitliği ve Kardeşliği!
Socialist Youth Movement