NEDEN İŞÇİ GENÇLİĞİ ÖRGÜTLEMEK İSTİYORUZ?

Kapitalist sömürü sistemini ezen ezilen denkleminde matematiksel bir oran ile ifade edecek olursak %1’e karşı %99 gibi oran karşımıza çıkar. Ezilenleri bu oran içerisinde sınıflar, uluslar, cinsler, cinsel yönelimler, inanç grupları, göçmenler, katmanlar ve daha da uzatabileceğimiz alt kategorilerde detaylandırabiliriz. Tüm bu kesimler esasen devrimin müttefiki ve devrimden çıkarı olan toplamı ifade eder. Ancak devrimi bir yıkma ve yapma eylemi ya da bir sınıfının diğer sınıfı zor yoluyla mülksüzleştirmesi olarak tanımlayan sosyalistler; devrimin tüm müttefikleri ile aynı düzeyde ve biçimde ilişkilenmez. Bu ilişkilenmede belirleyici olan kriter; böylesi bir çatışmayı en az yalpalama ve savrulma ile sürdürme iradesine sahip kimdir sorusunun cevabındadır.

   Gerek tarihsel devrim deneyimleri gerekse de komünizm mücadelesine niteliksel katkıları olan  Marks, Engels, Lenin, Stalin, Mao gibi kişiliklerin yazınsal üretimleri bize öncü ve tayin edici rol konusunda işçi sınıfını işaret etmektedir. Bundan sebepledir ki SYM yönünü işçi gençliğe dönmüş, örgütünü bu sınıftan bireylerle inşa etme siyasetini benimsemiş, bunun pratik adımları için harekete geçmiştir.

Gençlik biyolojik olarak dinamik olmakla birlikte tek başına ele alındığında ona denk düşen tanımlama bir katman olmasıdır. Başka bir deyişle gençlik; başlı başına bir sınıf veya ara sınıf olmayıp her sınıf ve tabakadan belli bir yaş grubunun oluşturduğu heterojen sosyal bir tabakadır. Toplumsal katmanlar en kaba tanımlama ile farklı sınıf, dil, din, ulus, cins kesimlerinden oluşan insanları ifade etmektedir. Bu durumlarıyla ezilen sınıf, ulus ve inanç topluluklarına göre egemenler karşısında bir bakıma en savunmasız ve çaresiz(!) kesimlere denk düşmektedirler.

Peki en çok ezilen olmak bir sınıf ya da katmanı  en devrimci yapar mi ? Belki sistem yıkıcılığı konusunda bu soruya evet diyebiliriz fakat yazımızın başında da ifade ettiğimiz gibi biz mücadelemizi yıkma ve yapma denkleminde ele alıyoruz. Tarih bize Roma soylularını kılıçtan geçiren köle ordularının ya da kilise ve soyluları ateşe veren orta çağ köylülerinin sistemsel çöküş ya da duraksamalar yaratsa dahi kendinden sonra gelen toplumsal yapının ebesi olamadığını göstermektedir. Bunu bugüne kadar sadece bilimsel sosyalizmle donanmış işçiler ya da onların önderliğindeki diğer sınıflar başarabildi.

SYM devrimci ve sosyalist bir gençlik örgütü olarak tüm ezilenlerin davasını gündem edinir ancak nihai bir sonuç için esas halkaya yani sınıf gençliğine tutunur.

  Bu konuda SYM’nin nicel ve nitel durumundan bağımsız olarak genç işçileri esas alma siyaseti doğru ve haklı mıdır denkleminde değerlendirilmelidir. Bu temelde değerlendirirken argüman olması açısından bazı hususlarda açıklamalarda bulunmak da yerinde olacaktır. Tarihsel mirasının devamcısı olduğumuz Ekim Devrimi’ni gerçekleştiren işçilerin yaş ortalaması sadece 20 idi. Ancak genç işçiler sadece devrim sürecinin değil öncesindeki sancılı, çetin süreçlerin de taşıyıcısı olmuşlardır. RSDİP’ in 5. Kongresine katılan delegelerin yaş ortalamasının 27 olması partinin sadece toplam bileşenin değil önder kadrolarının da ağırlığının genç işçi olduğuna işaret etmektedir. İşte bu; gençliğin önderlik rolü düşüncesinin sistemli bir hale getirilmiş pratik çabayla bütünleşmesinin bir sonucudur. Bunu Lenin’in şu sözlerinden anlayabiliriz; “Hayır, otuz yaşında ‘yorgun’ ihtiyarlar olmayı, sosyal demokrasinin ‘aklı kemale ermiş’ devrimcilerini ve döneklerini toplama işini Kadetlere bırakalım. Biz daima ileri sınıfın gençliğinin partisi olacağız!..” Keza yine Engels’in şu sözü de bize bu anlamda yol gösterecektir; ‘’ Bizde, devrimin partisinde, gençliğin ağır basması doğal değil mi? Biz geleceğin partisiyiz ve gelecek gençliğindir. Yenilikçilerin partisiyiz, gençlik ise yenilikçilere her zaman severek taraftarlık eder. Biz eskiye, çürümüşlüğe karşı amansız bir savaşın partisiyiz; amansız savaşta ise her zaman ve herkesten önce gençlik hazır olacaktır.’’ Elbette Engels’in ‘’gelecek gençliğindir’’ ile kastettiği yıkma ve yapma eylemi ile bütünlüklü değerlendirilmelidir. Bu eylemi de gerçekleştirebilecek olan tekrardan söylemek gerekirse bilimsel sosyalizm ideolojisiyle donanmış işçiler ,konumuz bakımından işçi gençlik, ve onun önderliğindeki diğer sınıflardır. Yine Lenin Ekim Devrimi’nin arifesinde Merkez Komitesi’ne yazdığı mektupta şöyle diyordu; “En kararlı unsurlardan (‘hücum birliklerimizden, işçi gençlikten ve de en iyi denizcilerden) en önemli noktaları işgal edecek ve her yerde tüm önemli harekatlarda kullanılacak küçük birlikler oluşturulmalıdır…’’ Lenin’in en kararlı unsurlardan biri olarak nitelendirdiği işçi gençlik Ekim Devrimi sırasında ödediği bedellerle yapılan nitelendirmenin haybeye söylenmiş bir söylem olmadığını pratiğiyle kanıtlamıştır. Nikolay Ostrovski’nin Çelik Böyle Sertleşti isimli romanı bu deneyimin çarpıcı örneklerini barındırmaktadır. Kitabın ana karakteri olan Pavel Korçagin şahsında işçi gençliğin dinamizmi, kararlılığı, proleter ahlak ve disiplinle bezenmiş çelikten iradesi temsil edilmiştir. Komsomol bünyesinin büyük çoğunluğu oluşturan işçi gençlik; devrim öncesinde, sırasında ve sonrasında devrimin çıkarlarını can kan pahasına savunmuş, bulunduğu alanlarda önderlik misyonunu gereğince yerine getirmiştir.

  Deneyimlerimize ve tarihsel mirasımıza dayanaraktan SYM’nin yüzünü işçi gençliğe dönmesi, kendisini bu sınıfa mensup gençlerden şekillendirme çabası yerinde ve anlamlıdır. Bu anlamda;

SYM’nin Haftalık 30 Saat Çalışma Kampanyası’nda Bütünleşelim!

Örgütlenelim! Örgütleyelim!

SYM

Yararlanılan Kaynak: V. İ. Lenin Gençlik Üzerine, Sol Yayınları